Gezgin olmama yol açan kişi: Annem…


Hürriyet Seyahat

Gezgin olmama yol açan kişi: Annem…

Galapagos Adaları’ndan Yeni Zelanda’ya, Çorum’dan Tekirdağ’a yaptığım her seyahatte sanki yanımdaymış gibi bana gökteki yıldızların adlarını öğrettiği ve gün batımlarının önemini anlattığı için kendisine kalben teşekkür ediyorum. Bu yazıyı yazarken şimdi yine yoldayım. Yaşasaydı, çok emekle yetiştirdiği kızına gururlu bakıp, gözleriyle sevecekti beni. Ben de ona diyecektim ki; “Anne, senden öğrendiğim yıldızların adlarını ve günbatımının önemini doğurmadığım kızlarımın kulaklarına kitaplarımdan fısıldıyorum. Duyuyorlar, biliyor musun?”

Gezgin olmama yol açan kişi: Annem…

Herkesin annesi kendine güzeldir. Annelerimizin bizim başarı ve mutluluğumuza hayatı boyunca hiç bıkmadan içtenlikle sevinen tek dostumuz olduğunu zamanla kavrarız. Çünkü acıyı değil başarı ve mutluluğu paylaşmak zordur, İyi anneler çocuklarıyla asla rekabete girmezler.

Annemle ilk kez Erdek’e gittiğimizde çocuktum, ufacıktım. Bizim kuşak çocukları iyi hatırlar; o zamanlar devlet, orta sınıf halkının tatil yapabilmesi için son derece makul bütçeli işçi ve memur- deniz kamp(ing)leri kurmuştu. Biz de bunlardan Erdek’te olan birinde, sade koşullarda döşenmiş- şimdiki standartlarda motelimsi bir tatil kampinginde her yıl ailecek iki hafta deniz sefası yapardık. Kadınların yemek-bulaşık-temizlik ve çocuk ödevi yapmadıkları, erkeklerin kravat takmadıkları, çocukların tüm aileyi her gün birada görüp, denizden yararlandığı şahane bir molaydı. Çocukların eline tablet tutuşturulup baştan savılmadığı yıllar… Akşamları canlı müzik ve dans da olurdu. Bizler, yüzmeyi Erdek’te öğrenen kuşaklardık.

Gezgin olmama yol açan kişi: Annem…

Yıllar sonra anneler gününü bahane ederek annem ve kardeşimle beraber tekrar Erdek’e gittiğimizde artık ben de bir anneydim ve aslında (Babam sağlık sorunları nedeniyle evde kaldığı için) biz üçümüz, anılarımızda çocukluğun güvenli ve mutlu imgeleriyle süslenip püslenen o sevimli kasabayı küçük oğluma gösterip, onda da bir mekân-aidiyet bilinci yaratacaktık… Ama pek öyle olmadı!
Yolculuk güzel başlamıştı. Arabaya biner binmez, çocukken Erdek yolunda söylediğimiz şarkıları hep bir ağızdan bağıra bağıra söyleyip, oğluma öğrenmesi için -güya çaktırmadan- baskı yaptık.

Annem ağız armonikasıyla Çamlıca şarkıları çaldı. Ardından, deniz otobüsünde çaylar ve kahveler eşliğinde yıllar öncesinin arabalı vapur seyahatini, şimdiki konforlu koltuklarla kıyaslayıp, ne kadar geliştiğimizi oğluma imâ ettik. Fakat Bandırma’da karaya ayak bastıktan yarım saat sonra Erdek’i aramaya başladığımızda aslında çoktan orada olduğumuzu öğrenince ilk şaşkınlığımızı yaşadık.

Gezgin olmama yol açan kişi: Annem…

Yok, Erdek betonlara gömülüp, mahvolmuş sayılmazdı. Fakat yıllarca tatil mevsiminin gözdesi olmuş o canlı kasaba artık neredeyse unutulmuş, özgün güzellikleri bastırılmış, herhangi bir sahil beldesine dönmüştü. Güzel anılarını kaybetmemek için belki de eski sevgiliyle buluşmamak gerekiyor. Kim bilir belki de zamansız giden bizdik…

Yıldızlardan seyyahlığa

Kaldığımız otelin hemen hiçbir tesisatının çalışmaması, bir yandan sıcaktan buram buram terlerken, denizin çok dalgalı, havuzun boş/susuz olması nedeniyle iyice sıkıldık. Bu arada kardeşimin sıcaktan rahatsızlanması, kısa bir süre bir kliniğe gidişimiz, benim çevre sorunlarının ihmalini dert edişim, oğlumun sıkıntıdan patlaması en çok annemi üzmüştü. O sırada annemin de bunaldığını düşünmek yerine biz kendi derdimize düşmüştük,

Gezgin olmama yol açan kişi: Annem…

Hemen hiçbir şeyin yolunda gitmediği seyahatimizde biz sürekli homurdanırken, annem Rabia Özar Uzuner, hep olduğu gibi bize olayın olumlu yanlarını göstermeye çabalıyor, birlikte olmamızın önemini hatırlatıyordu. Hiç dinlemiyorduk. Sonunda, çocukken her akşam günbatımını izlettirdiği sahilde bizi topladı. Aynı sahilde geceleri de gökteki yıldızların adlarını öğretmek için hiç üşenmeden bizimle nasıl didiştiği o zaman aklıma geldi. Biliyor musunuz, size yıldızların adlarını öğreten kişi, dünyanın uzayda sadece küçük bir gezegen olduğunu kavramanıza ve seyahatten haz alan bir gezgin olmanıza ‘YOL’ açan kişidir. Ve o benim annemdi.
Böylece o gece sivrisinekleri, bahar mevsimine göre aşırı sıcak olan havayı, dalgalı denizi, boş havuzu, bozuk klimaya boşverip sahilde oturduk ve ilk defa Erdek’te yeniden beraber olmamızın tadını hissettik.
İyi ama bizim çocukluğumuzda klima yoktu ve pek de rahatsız olmazdık çünkü havalar bu kadar sıcak değildi. İklim değişikliğini ve küresel ısınmayı hâlâ inkâr edenlerin samimiyetine inanan kaldı mı?

Gezgin olmama yol açan kişi: Annem…

Ertesi gün Erdek’teki bir esnaf lokantasında İzmir Köfte, cacık ve pilavla çocukluğumuzun üç kap fiks menülü tatil kampı yemeklerini andık ve uykusuz, yorgun argın deniz otobüsüne oturduğumuzda ben kafamı annemim göğsüne dayadım. İşte bu fotoğrafı o sırada kardeşim Salih çekti. Fotoğrafa sonradan bakınca gördüm ki, aslında annem hepimizden daha yorgunmuş ama biz farkına varmamışız. Zaten onun annemle son Erdek yolculuğumuz olacağını da hiç düşünmemiştik. Üç yıl önce annemi kaybettik ve onu çok özlüyoruz. ‘Anneler Günü’ doğurmuş ve doğurmamış ama insan yetiştirebilmiş kadınlarla, anneleri yaşayan veya onları yitirmiş her yaştaki çocuğa kutlu olsun!

Kaynak: Buket UZUNER

Bir yorum ekleyin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir