Ayraç Söyleşi


“Başlangıçta yalnız su vardı”… Evet, sadece su; gökten, aydan, havadan, ateşten, topraktan ve de ağaçtan evvel yalnızca su vardı. Ebedi başlangıç olan su, ana rahmiydi, doğurgandı. Su; zamandı, saflıktı, bereketti… Ve saadetti su, şifaydı… Gezgin ruhlu yazar Buket Uzuner, “Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları” dörtlemesinin ilkine “SU” ile adım attı. Kadim Kamanlık (Şamanlık) geleneğinin dört unsuruna gönderme niteliği taşıyan bir dörtleme bu. Dolayısıyla Su ile başlayan macera Toprak, Hava ve Ateş ile devam edecek. Uzuner bu ilk kitapla, bir yandan okuyucuyu kayıp gazeteci Defne Kaman’ın izini sürmeye sevk ederken bir yandan da HES’lere ve katledilen doğaya, toplumdaki Alevi-Sünni, Türk-Kürt, kadın-erkek şeklindeki ayrışmalara/çatışmalara, sokak ortasında öldürülen kadınlara, kısacası Türkiye gündemine ve gerçeklerine ayna tutuyor. Öyle ki vicdanın iflasının sonuçlarını göze görünür kılıyor. Buket Uzuner’e kulak verecek olursak: “SU romanı bize ‘vicdanımızı kaybettik!’ diyor ve soruyor: Vicdansız insan nasıl bir canlıdır?”

Elif Şahin Hamidi: “Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları” dörtlemesinin ilki “Su”, Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig eserinden alıntılanmış iki beyitle başlıyor. Ve bu Kutlu Bilgi kitabı, kayıp gazeteci Defne’nin bulunmasında yol gösterici oluyor. Sizin için nasıl başladı bu macera; Kutadgu Bilig’in farkına varışınız, Şamanizm’in peşine düşmek ve bunları böyle bir kurgu içerisine oturtma düşüncesi nasıl gelişti? Kitabın doğum sürecini paylaşır mısınız?

Buket Uzuner: SU romanının meselesi, insanın tabiatla ilişkisinin günümüzde tamamen sömürü ve şiddet üzerinden gerçekleşmesine duyduğum endişe ve isyana dayanıyor. Toprağın altından üstüne, sudan havaya varana kadar tabiatı sömürmekle kalmıyoruz; balıklardan kuşlara, sokak hayvanlarından atlara, ağaçlardan çiçeklere her canlıyı esareti onaylayan zalimlerin esirlerine reva gördüğü gibi eziyor ve yok ediyoruz. Hâlbuki akıl, biz insanlar yerkürenin efendisi değil, sadece bir parçası olduğunu ve diğer ‘CAN’ları yok ettikçe kendi sonumuzu da hazırladığımızı söylüyor. Ancak aklın sesini dinleyen insan sayısı çok az. Peki neden ve ne zaman böyle bencil ve zalim olduk? İşte bunları mesele ettiğimde, kendimi 2000 yıl önce Sibirya’da yaşayan atalarımızın geleneklerine kadar geriye dönüp, araştırmaya dalmış buldum. İnsanlık tarihi için uzun sayılmayacak 2000 yıl öncesinde, tabiattaki her canlıyı eşit kabul eden kadim geleneğimiz Kamanlık (Şamanlık) zamanında ısınmak için tek bir ağacı kesmek, bırakın zevk için, yalnızca aç kalınca yemek için bile tek bir hayvanı öldürmek, hep-si insan canıyla eşit sayıldığı için öyle keyfi bir eylem değilmiş. Bu inançlar da tok gözlü, mütevazı, haddini bilen bir gelenek yaratmış. SU romanıyla başlayan Toprak, Hava ve Ateş ile devam edecek ‘Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları’ dörtlemesi, aslında Kamanlık geleneğinin dört unsuruna bir göndermedir.

Ayraç Söyleşi – 33 – Buket Uzuner

Bir yorum ekleyin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir